aynı isimde "bahar" başlığı da var
1976 entry daha
  • bahar - timur evliliği ile rengin - timur ilişkisinin bu kadar erken ortaya çıkması, senaryonun tıkanmasının ve bölümlerdeki heyecan eksikliğinin en büyük nedeni sanırım. bahar'ın kim olduğunun bilinmemesi, hastanedeki tüm karmaşanın ve senaryoya nefes aldıran anların en önemli kaynağıydı.

    ikincisi, dizinin ana çatışmalarından biri olan evren - yavuzoğlu geçmişinin üzerine de nedense gidilemiyor. evren'in sadece pasif agresif bir biçimde timur ile nevra'ya laf sokan ve kasap dükkanı önündeki aç kedi gibi bahar'ı gözleyen hâli kabak tadı vermeye başladı. baş karakterlerden biri ama adamın bir hayatı yok.

    yan öykülere de yeterince kafa yorulmamış. örneğin parla ile umay'ın gerilimli arkadaşlığı erkenden son buldu, oysa bu iki kız sadece ailevî nedenlerden değil, aynı kişiden hoşlandıkları için de sorun yaşamaya adaydı. asistanlar desen tel tel dökülüyor. uras ile seren arasında hiçbir şey yaşanmıyor, doruk resmen harcandı gitti.

    ayrıca bu hastanede başka profesör ya da hiç "doçent doktor", "doktor öğretim üyesi", "uzman doktor" yok mu? tüm hastalara 3 profesör mü koşturuyor?

    basit matematik işlemleriyle karakter yaşı / evlilik yılı hesaplayamama konusu zaten malum. 20 yıl diye başladılar, 25 yıla çıktı. şu bile baştan düşünülmemiş.

    madem senaryonuz iyi tasarlanmamıştı, bu işe niye soyundunuz ey yapımcı, ey show tv?
  • buğra gülsoy'u zaten beğenirdim. bu dizide karakter icabı daha da tatlı, sempatik olmuş <3 evet, dizi aracılığıyla kendisini övmeye geldim.
  • aslında daha ilk bölümlerde bahar çok abartılı, demet çok abartılı oynuyor, böyle abartılı bir komedi dizisi olmaması lazım diyene laf ediliyordu, hoo sen ne anlarsın iyi oyunculuktan diye dümdüz saçma şekilde linç ediliyorduk ama işte sonunda çoğu kişi aynı şeyi söylemeye başladı, burda da, diğer sosyal medyada da. yukarda bir yazar yazmış, evet demet karakterleri demetleştiriyor, kendi gibi yapıyor. abartılı mimikler, el kol hareketleri, abartılı beden dili, genel olarak. ve yoruyor insanı, ben yoruluyorum mesela ve bu yüzden izleyemedim ben sürekli bahar'ı. geçenlerde mesela köpek taklidi mi ne yaptığı bir sahne vardı, bu ne cringe demeye kalmadan millet wowww büyük oyunculuk diye susturmuştu yine bizi ama dümdüz cringe'di arkadaşım. o oyunculuk da iyi falan değildi ya. hatta naber cerraam da çok kötü, çok avamdı aslında ama nasıl o kadar ilgi çekmişti hayret etmiştim ben. komik geldi herhalde ama yine aşırı cringe ve avamdı ya. bir de köy gibi bir yerde geçen bir bölüm vardı, çook uzun, çook sarkan sahnelerle, çook tuhaf sözde bi komikliklerle sıkıntıdan bayılmıştım ben ama o ara yine de izleyen arkadaşlarım vardı aa komik falan diyorlardı. dizi tutunca, reytingler aşırı yüksek olunca her şey çok iyi gibi bir algı oluştu belki de, hiçbir şey göze batmadı ama yavaştan türk dizisileşmeye döndükçe insanlar da fark etmeye başladı, hele şükür. ne demet abartıldığı kadar iyi oynuyor ne de bahar abartıldığı kadar iyi bir dizi. aslında şansı karşısında gerçekten iyi bir alternatif dizi yok, olsa belki bu kadar olmazdı.
    timur mesela, o kadar yer kaplıyor ki, bahar'dan çok timur olcaz sanki. vakti zamanında fatmagül'ün suçu ne'de fatmagül'ü bile aşan şekilde kerim de kerim diye o kadar çok erkek karakter abartılmasını ve ona göre senaryonun şekillenmesini görmüştük ki. açıkçası bizim dizilerde oyuncu kaynaklı olduğunu düşünüyorum ben bunun, bizim diziler hep bunu yapıyor çünkü. öne çıkarmak, daha bir göstermek istedikleri oyuncuları, oynadıkları karakter iyiymiş, kötüymüş, neymiş hiç önemi kalmıyor, adamına kişisine göre yapıyorlar maalesef ki maalesef yani. bahar da o dizilerden biri sadece, sonuncu da olmayacak, en son ömer*de de o kadar ikrah gelmişti ki bu durumdan. bi de hemen savunma şu oluyor aa ama x, y z çok iyi oyuncu ya da aa ama iyi oynuyor! ya arkadaşım onu mu diyoruz, konu iyi ya da kötü oyunculuk olayı değil ki? bizim diziler asla şaşırtmıyor bu konularda. buğra gülsoy çok boşlukta kalmış bir karakter gibi burda, bi tuhaf, kenarda kalmış gibi.

    bilemedim, ben en baştan beri bahar'ı tam olarak sevemediğim için, dediğim sebeplerden, şu an yavaştan da olsa başkalarının da benzer eleştirilerini görmek iyi bari yalnız değiliz artık dedirtti*
    ki son bölümü izleyen arkadaşlarım bile hiç beğenmemişti, bunun için mi yetiştirememişler diye. süreler çok uzun o yüzden yetiştiremedik falan, bence inandırıcı değil çünkü bütün diziler öyle ki? ne diziler hep bu şekilde çekildi, çekiliyor yıllardır. 30 saat diziler zaten genel sorun, bu dizinin bu konuda farklı bir olayı yok ki?
  • dizi.
    12. bölümde iki konuya çıldırdım; aziz uras'ın hâlâ seren'den bir şeyler saklıyor olması ve bahar'ın bin bir plan programla ayrıldığı evden balıklarını almadan çıkmış olması! su dolu bir poşete koyacaktın ya alt tarafı, atla deve değil yani!

    ayh ne?! "nevra anne" için mi gideceksin o terk ettiğin eve? nevra denen cadı senin ölümüne göz yummuşken üstelik! müstahak ya başına gelen her şey müstahak!

    timur orada bulunmuş olsa, elmayı onlar yemedi ben yedim diyerek adem ile havva'nın suçunu da üstlenecekmiş sanki. yemezler tümör! geber!
  • dizi ana karakterlerin hikayelerinin aynısını yan karakterle işlemeye devam ettikçe inandırıcılığı kalmadı, absürt bir hal aldı. bu ilk bölümlerde göze batmıyordu hatta güzeldi bile ama sürekli aynı yoldan hikayeyi ilerletmeye çalışınca sıkıcı olmaya başladı.

    hastaneye her gelen hastanın ana karakterle benzer öyküleri var. hele köy sahnelerinde bunun bokunu çıkardılar birebir ikizlerini koydular köylü olarak. hasta geliyor hamile ama evli bir erkekten. hasta geliyor organ nakli lazım, kocası anında ben veririm diyor.
  • gittikce saçmalayan bir dizi konu orjinalinden de çıkmaya başladı zaten

    evrene yeni partner getirmek nedir kız da iğrenç birisi bu kadar mı itici olunur

    bahar sen de bu timuru ve şeytan anasını bırak artık boşan gitsin

    hamile olan kadın taburcu olmak istiyor anası babası da görüyor ama kadın 2 adım yürüyüp öldükten sonra ailesi doktorları suçluyor bu nasıl bir kafa

    daha ne kadar saçmalayacak uzatacaksınız iyice boku çıktı köyden bahara gelen kadını saymıyorum bile.
  • rengin’e hak veriyor olmanın enteresan vicdan azabı…
  • bahar ve evren birbirine çok yakın davranıyor ve kimse de dedikodularını çıkarmıyor, bu kısım gerçeklikten uzak bence. ne yazık ki içinde bulunduğumuz toplum böyle bir yakınlığa bir şey demeden duramaz. tümör ve bahar evli olduklarını henüz itiraf etmeden önce, bahar evren ile daha yakın olmasına rağmen bahar'ın adı evren ile değil tümör ile çıkmıştı bak bu da çok saçmaydı mesela..

    rengin karakteri kötü yönde evrildi ve bu çok üzücü. tamam, bahar başrol olduğundan mütevellit o parlatılmıştı ve sevmiştik de. merhameti, fedakarlığı, vicdanı ile yakınlık kurmuştuk bahar'la ama rengin de yani nihayetinde okumuş, kültürlü tek başına çocuk büyüten güçlü bir kadındı. kadına manyak aşık muamelesi yaptırdılar. kadın tümör de tümör diye diye kafayı yedi. bu kısım hoşuma gitmedi. bu diziyi neden sevdik, aşırı fedakar bir ev hanımının uyanışını göreceğiz diye sevdik, eeee ne oldu? aşk üçgenine döndü...

    12. bölümdeki en gerçekçi sahne, balıkların öldüğünü gören bahar’ın sinir krizine girmesyidi... o an bir duygu boşalması yaşaması tüm bu olanlardan sonra kabul edebildiğim tek şey oldu.

    en son ölen hastada da, aziz uras'ı suçlamalarını da çok makul bulamadım. rengin en başta sağlam durup hayır taburcu olamazsın deseydi. bu kız hasta ve öleceğini bile bile doğumu göze almamış mıydı zaten? yani doğum olursa sen öleceksin demediler mi zaten? bu kısım da kafama yatmadı...

    bu diziyi izlemeye devam edecek miyiz bilemedim... eyyorlamam bu kadar...
  • senaristle mi, yönetmenle mi, oyuncularla mı, yapımcıyla mı bilmiyorum ama bir şeylerle ilgili sorun olduğunu düşündüğüm dizi. sanki son iki bölüm senarist komaya girmiş de setteki birine iki satır karala denmiş gibiydi. bilemedim… tatsız bir hal aldı. iki bölüm daha sıkarsa daha da izlemem.
  • son bölümünü yeni bitirdim. senaristlere iki cift lafim var.

    yahu arkadaşım bıkmadınız mı canı pahasına doğuran çilekeş ana figurunden. biz bıktık çünkü. ben ölmeyi göze alarak doğuran gerçek bi kadın tanımıyorum abi. yakin çevremde de uzak çevremde de böyle bir durum duymadım görmedim. yesilcam miti. ve artık yakışmıyor ya. ayrıca ölmeye yüz tutmuş ana babaya bi bebek sorumluluğu nasıl yuklersin? bir de hastaneden çıkıyor kafasına göre. simdi ağır hastaların evinde ölmek istemesine aşırı saygı duyuyorum. ama bu karakter alışverişe çıktı hastaneden. bizimle dalga gecilmiyorsa vah diyorum sadece.
    ayrıca şu "annem babam boşanıyor ben de uyumadan full çalışcam iste" dusturuyla hareket eden adını hatırlayamadığım asistan doktora da tıpkı reelde olduğu gibi pes pese nöbetler yazılsa, özel hastanelerde köpek gibi çalıştırılan sağlık personeli ile halkımız bi empati kursa, doktora şiddet azalır diye mi korktunuz sayın senaristler?

    bi de doruk diye tamamen karikatürize bi tip vardı. neyse ki bu bölüm görünmedi.
    yan karakter asistan hekimlerin hikayelerine neden hemen girilsin ki zaten? birkaç bölüme su teknede baska hatunlar görüp yanlış anlamalar filan biter. o zaman girersiniz. nasıl olsa izleyen var.

    evet türk seyircisinde iş yok. ama hikaye böyle yazılmaz kardeşim. milyonlar kazanıp, deli gibi yatirim alıp bize göz göre göre kötü bir içerik hazırlıyorlar. biz aynı memlekette yaşamıyor muyuz bu senaristlerle aklım almıyor. ölsem de doğuracağım diyen hatuna bi allahın kulu mesela bi psikiyatr demiyor ki sen napiyosun? doğursun anacım. bu dizileri izleyecek düşük zeka genli adam lazım çünkü. ben pes ediyorum.
    edit:imla filan.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap